18 Mayıs 2009 Pazartesi

Kaç yıl yaşadığın değil içeriği önemli


Merhaba; Benim hikayem 4 eylül 2008'de basladi.Yaptirdigim kolonoskobi sonucunda bagirsak lümenini tikayan bir tümör gözlendi. Pataloji sonuçlari kötü geldi. Dünyam basima yikildi. 34 yasindaydim, 2 ve 10 yaslarinda iki kizannesiydim.Tanrim hayata dair yapmak istedigim okadar çok sey vardiki simdi neolacakti ! Ertesi gün tomografi çektirdim. 2 gün sonra sönuçlari alacaktim. O iki günüailece aglayarak geçirdik, Hayatimin en zor iki günü oldugunu söyleyebilirim.sükürler olsunki diger organlara siçrama yoktu. Bu bana mücadele etme gücü verdi.KTÜ deki doktor arkadaslarimin tavsiyesiyle cerrah Ethem Alhan beyin odasinda solugualdim. Hayatimi anlattim, agladim sizladimOna çok sey borçliyum bana evladi gibi davrandi, güç ve moral verdi. 13 eylül 2008 de ameliyat oldum. Ameliyat sonrasi ilk sözüm Babacim seni çokseviyorum olmus. ( Babam 1 yil önce trafik kazasi geçirmis, sag kolunukaybetmisti.) Ameliyat sonrasi 2 gün annemle hastanede yattik sonra canim kardesimistanbul'dan geldi ve 5-6 gün bana bebegiymisim gibi bakti.Hayatim boyunca nezaman ihtiyacim olsa kardesimi hep yanimda bulurum. Canim benim ona çok seyborçluyum. hastanede yatarken doktorumun izniyle kizlarim 2 kez yanima geldi.Hasta yatagimda 2 yasindaki kizimin bakislarini size anlatamam. Ben ona bu süreçteyürek yanginim diyorum.Hastaneye yatana kadar gögsümden süt verdigim yavrum banayabanciymisim gibi bakiyordu. Bense Allahim hiç olmassa biraz büyüteyim, büyükkizim gibi 10 yaslarina getirmem için bana zaman ver diye dua ediyordum.Onungözlerine her baktigimda gözlerim doluyordu. Sonra 1 ay evde dinlendim.Patoloji sonuçlari çikti. Adenokarsinom, ortadifarensiye.Adenokarsinom, Adenokarsinom, Adenokarsinom..... Tamda gelip beni bulmustu.Hayatimin en güzel en verimli döneminde. 8 yilflörtten sonra evlendigim esimle 12 yildir beraber çalisip didinip arabamizialmis,sahilde dubleks evimizi almis iç dizaynini yapiyorduk. O evle ilgili nehayaller kurmustuk oysa eve tasinirken bile ben yoktum hastanedeydim. Sonra kendine gel arzu dedim, bu böyle olmaz: annem, babam, kardeslerim, esim,vebiricik kizlarim gözümün içine bakiyorlardi, dudaklarimda her zamanki gibigülümseme ariyorlardi. Onlara bu gülümsemeyi borçlu oldugumu düsündüm. Hayat bana güzel armaganlar vermisti dolu dolu 34 yil yasamistim, simdi hemenpes etmeye hakkim yoktu, bana yakismazdi mücadele edecektim.Isimede devamettim.Sürekli evde yatan bir anne olmak istemedim. Onkologa gittim. Evrenin B2 oldugunu söyledi.12 seans 14 günde bir kemoterapialmam gerektigini söyledi.3 ayda bir konrol verdi.Simdi bu kemoterapilerin 9'unu aldim, 3 tane kaldi.Çok çok....zor bir sey kemoterapi Allah herkese ve banada kolaylik versin.her zor animda, canimdan bezdigimde sanslisin sen arzu yaninda yakinlarin var, butedaviyi alipta evine gidip çocuklarina yemek yapmak zorunda olan insanlar var diyekendime güç vermeye çalisiyorum. Ama güçlüyüm yasamak için çok güzel nedenlerimvar, Allahin izniyle asacagim bunu. Herkesin güçlü olmasini istiyorum, çok zor biliyorum ama biz zor seylerin insaniyiz.Ben zor anlarimda,Allahu Teala bu hastaligi bana kendimi önemsememgerektigini anlamam içinverdi diye düsünüyorum.Hayatla bogusurkenkendimi biraz teget geçiyordum. esim, çocugum, ailem, isim derken kendime çok dikkat etmiyordum. Simdiben önemliyim, daha relaksim, kolay kolay sinirlenmiyorum, vede daha iyi biri olmayaçalisiyorum.Daha yardim sever, daha duygusal, daha özverili, paylasimci.Yani kendime dersler çikariyorum. Bu hastalikta hasta yakinlarina çok is düsüyor. Asla unutmayin onlarin size çokihtiyaci var lütfen esinizin, kardesinizin, anne babanizin,komsunuzun......yaninda olun.Içimizdeki canavarla savasirken bizlere yardimciolun, güç verin, yasamamiz için nedenler olun...Allah hepimizin yardimcisi olsun.

ANNEM VE ABLAM


Bu hikayeye nasil baslanir ve nasil bitirilir bilemiyorum.Su an arkadaslarinhikayelerinin bazilarini okuyunca siddetle yazmak istedim.Ben hikayemi yillarca yazmak istedim ama bir türlü elime alamamistim.Kanser takipekibine vesile olduklari için tesekkür ediyorum.Hikayem 1996 mayisinda ,hayatta herseyden çok sevdigim annemin gögüs kanserioldugunu ögrendigim zaman basladi.Annem çok saglikli hayatinda hiç hasta olmamis,çok çaiiskan bir insandi..Bir gün gögsündeki o kitle bütün hayatimizidegistirdi.Kitleyi fark ettigi ve bana söyledigi gün solugu bügün kaybetmisoldugumuz çok degerli profesör ''YAVUZ BOZFAKIOGLU'' nda aldik.Allah rahmet eylesinisini çok yi yapan mükemmel bi dr.du .Ayni gün biyopsi yapilmadan ,çekilen filmlersonucu kanser olma olasiliginin çok yüksek oldugu ama kararin ameliyat sonucundakesinlesecegini ,aksi durumda gögüs alinarak tedavi edilecegini bize anlatti.Buradaen önemlisi annemin verdgi tepki O kendi için endiselenmek yerine her zaman ki gibibenim endiselenmemi engellemeye çalisarak geceyi bitirdik.Ertesi gün aileninkalanlariyla durumu ben paylastim.Takdir edersiniz ki bundan13 yil önce Türkiyekanser konusunda bu asamaya gelememisti ve bizde her seyi burada birakip ingilteryegitmeye karar verdik.Sonuç her ne çikarsa çiksin tedaviye orada abimin yanindabaslayacaktik.VE ...O 10 yillik kabus gibi günlere basladik.Ingilterede ameiyat oldu gögsü alindiçaok metanetle karsiladi hastaligini hepimize moral verdi..Doktorlarinda dedigigibi henüz 1. evrede bi hastalikti ve ne KT ye ne de RT ihtiyaç vardi.Zorlu birameliyat süreciydi.1 ay sonra geri döndük. Bize 5 yil kullanmak üzere Tamoxsifenverdiler.
A rdan 2.5 yil geçti annem in boynununsag tarafinda bi sislik farkettik kosa kosarahmetli Yavuz Bey 'e gittik malum süreç...Biyopsi sonunda (15 günde zar zor çiktisonuç)Annemin lenfoma non hoçkins oldugu sonucuna varildi.Bu metastaz degildi biinsanda görülecek nadir 2 farkli kanserin bir araya gelmetalihsizligiydi.Arastirmalar bizi FLORANS NINTINGALE kanser hastanesine getirdi.6kür KT ile bu isi halledeceklerini söylediler.KT ler bitti sonuç harikaydi.Tekrar bibekleme süreci ve akabinde nüks... kabus gibi tekrar çirpinislar...Her seferindekirilan ümitler...Annemde tik yok iyilesecegim ne olur üzülmeyin, diyor enkahredicisi de bu. Daha da kötüsü DR.lar onlar size sürekli tedavi alternatiflerisunarlar ,denize düsmüstürsünüz artik ne yapacaksiniz ki hata yapma sansinizvaktiniz yok ..GÜVENECEKSINIZ!!!!..Sanirsiniz ki O nlar da sizin annenizi ayniderece de sevserler kiyamazsiniz kabul edemezsiniz O nu kaybetmeye .Ne derlerseyapacaksiniz O NU kurtaracaksiniz...Bu arda bütün hayat durur, tek bi sey vardirannenizi kurtarmak,,
Iste tam bu duygularla su an nerede çalisiyor bilmiyorum YOLUMUZ ...S on umudumuz doktor ...... ......... la kesisti.Bize annemizi kurtarmanin bi yolu oldugunusöyledi.Atladik tabiri caizse.Kök hücre tedavisi o nun son sansiydi 3 KT den sonra O'nu karantinaya alacak ve tüm kani temizlenip yenilenecekti.Havalara uçtuk ve hemenKTlere basladik 5 gün hastanede yatiyo sürekli ilaç aliyorduk .Berbat bi sürecitamamladik tedaviye baslamasi için en az yüzde 30 iyilesme bekliyodu haluk bey sartoydu .Neyse KT ler bitti.Ölçümler yapildi yeterli iyileme yok diye bize bu sansikullanamayacagini söyledi.Dünya basimiza yikildi....Düsündük vazgeçemezdik annemiz için yapilacak hala bi seyler olmaliydi Amerika ilehaberlestik önemli bi dr. Su an için isim veremiyorum ama sunu söyleyebilirim ohastanede sadece lenfoma tedavisi yapiliyomus annemin o ana kadar kullandigiilaçlari ve hikayesini de istedi gönderdik.Sonuç bizi soka götürdü anneme yanlistedavi uygulanmisti LENFOMA yerine LÖSEMI!
ARTIK YAPILACAK HIÇ bir sey kalmamisti.Kök hücre sansini da yitirdi.Kalan zamaninisüreyi uzatan ilaçlari alarak büyük bi izdirap içinde geçirdi.SONUNDA O 'nu 5 aylikhamileyken 30 kasim 2005 te kaybettik.
Oglumu göremedi hala O yanlis tedavi yapilmasaydi deyip duruyorum.Bazan kendimisuçluyorum,neden daha çok arastirmadim,nasil bu hataya izin verdim diye Haa dr. laugrasmayi kafaya koymustuk tabiki fakat konustugumuz meslsktaslari hatayi kabuletmekle beraber altina imzalarini atmaya çekindiler.Dolayisiylada ispatlayamadik.Daha bu aciyi hazmetmeye çalisirken geçtigimiz agustos ayinda ablaminda akcigerkanseri oldugu haberi ile yikildim.O da ayri bi hikaye kisaca 4. evre beyinmetastaziyla tedavi olmaya çalisiyo.BEN NE MI YAPIYORUM?Su an hastasi olan veya hasta oalan herkese sesleniyorum lütfençok dikkatli olun kirk kere arastirin tek dr la kalmayin.Bizim ki büyük talihsizlikti isini büyük bi özveriyle yapan annemin ne yazik ki sonzamanlarinda tedavisini üstlenen PROF.Erkan Topuz a tesekkür ediyorum

GARİPÇE


yil 1978 di lenfle karsilastik ,o zamanlar diyarbakirin bir kenar semti olan baglardayiz kanser sözcügü ozaman hayatimiza girdi ablacigim o zamanlar 24 yasindaydi ,baskalari saglik kontrolu için amerikalara gide dursun biz komsulardan aldigimiz borç paraile ankaranin yolunu tuttuk orda elliikin gün isin aldi altmisli kilolardan otuzlu kilolara düstü..zor günlerdi .çaresiz gibiydik.sevgili dr isikman hoca bunlar geçici diyordu...sonralari bir akciger filmi bir tam kan sayimiyla durum takip edildi [görüntüleme metodlari yoktu. ] onu atlatti .bir alanya yazinda gögsünde bir kitle farkketti yine ankara yollarindaydik. yil 1992 ,bizi cebecideki genel cerrahi bölümüne yolladilar.on gün diye girdigimiz hastaneden kirk iki günde çiktik .sol gögüs alinmisti .ardindan kemoterapi ,yil 2004 ü buldu bir seyler ters gidiyordu .yine ankaradaydik beyinde kitle var deyip amelyata aldilar..patoloji temiz çikinca sevinir gibi olduk 2005 eylülünde yine bir terslikler vardi bu sefer antalya gittik memede cilt metestazi kemikte tutulum vardi ..o gün bugündür ugraissiyoruz .ablam evlenmedi yanliz dört duvar arasinsda, garipçemi garipçe ..ve kanser..onunla ahtopot gibi ..ama yikilmiyacagiz,yikilmamaliyiz.

MENENJİOM


ben 46 yasindayim 2005aralik ayinin 6 sinda beynimdeki tümörü ögrendim çok zordu yanlizdim hastanedeönce kime haber verecektim esimemi anneme babamami üniversiteye baslarkenbenden hiç bir sey saklamayacaksin diye söz alan oglumami çok uzakti kimseleryoktu yaninda yok oglum olmazdi esime telefon ettim bir yanlislik vardir dediögle umduk ama çekilen mr çok büyük bir tümör vardi uzun süredir varmis ögle dedidr bu tür tümörler geç büyürlermis aci haber çabuk yayilirmis 5 kardesimin hemenhaberi oldu bir telefon trafigi en zoru oglum ögrenmis ama bana ögle moralveriyordu ki sesini duyunca rahatladim kardeslerim esim oglum arastirmislarhacettepede randevu alindi 3 ocak 2006 ameliyat oldum ameliyatim 8 saat sürmüsameliyata girmeden bir aksam önce 5 kardesim esim oglum yiyenlerim hepsiyanimdaydi onlar bana çok büyük güç verdi 11 kisiydiler yanimda ama çok zordudiyorlar beklemek allah kimseye yasatmasin bir gün yogun bakimda kaldim 2. günodama çiktim ve birkaç adim yürüdüm 3. gün hocam saçini yika deyince çok korktum ama yikadilar 2009 ocak ayinda kontrole gittim 6 ayda gidiyordum hocam artik1 yilda yapacagiz git ve çalismaya devam et dedi sevinerek afyona döndüm buradan hocama ve asistanlarina çok tesekkür ederim tabiki esime kardeslerimeözellikle ogluma diger arkadara çok acil sifalar diliyorum

UMUT


Hastane koridorunda 43 kg kalmis halimle ellerimi basimin arasina alip çöküp kaldigim o an'i hic unutamiyorum.aci haber kanser.canimi feda edebilecegim bir insana konulmus tani...haberi aldigimda yazin ortasinda yagmur yagdi saganak hemde.içim kan agladi.deseler ki bana dunyanin bi yerinde bi ilac var git onu bul...simdi cikip giderim.ACI HABER KANSER...3,evre kolon.tedaviye devam ediyoruz simdi.tedaviye yanit veriyor.tek istegim tedavinin bitmesi ve nuksle karsilasmamamiz.hala inanamiyorum bu nasil bizim basimiza geldi.bu nasil bir yazgidir.bu nasil bir kader.boyle bir kadere kirginim sadece.kelimelerin anlamsiz kaldigi yerdeyim suan.kelimlerin hicbirse ifade edemedigi butun dillerin birlesede icimdekileri anlatamayacagi o igrenc yerdeyim.sabir diyorum metanet diyorum...ameliyat sonrasi uzun sure yogun bakimda kaldi ve ölüm tehlikesi vardi.doktorun bana metanetli ol suan dediginde kalbimde bir dunya yikildi.bu dunya üzerime yikildi.metanetli oldum.aglamadim.onu gorunce gulumsedim.24 yasindayim ve ben bu hayatta ilk once aciyi ve yitirmeyi ögrendim.ama metanetli oldum hep.sukur ki yogun bakimdan cikti ve tedaviye baslayabildik.acinizi yürekten anliyorum.yurekten sariliyorum her birinize cunku biliyorum ki hasta ve hasta yakini cok kirilgandir cok hassastir suan.allahtan sifa diliyorum hepinize.zor bi yoldayiz ama allah kerimdir her zaman.

Seni çok seviyorum baba


3yil önce babamin akciger kanseri oldugunu ögrendigimizde dünya basimiza yikilmisti o kocaman heybetli insan nasil böle bi hastaliga yakalanirdi saglik karnesi bombostu o hiç hasta olmazdiki ameliyattan sonra çok iyiydi. eskisehir osman gazi üniversitesinde radyo terapi lacak dediler ama bi türlü patoloji veya diger tomografi felan gibi seylerin sonuçlari çikmiyordu doktor bi yandan bizi azarliyor sonuçlari getirmediniz diye oralara soruyoruz daha çikmadi diyorlar erkek kardesim 192 boyunda doktorun karsisinda çaresizlikten o kdar küçüldügünü hissediyordumki sanki 10 santimdi çaresizlikten ne yapacagimizi sasirmistik meger hoca farki adi altinda vezneye her tahlil veya film için 90 milyon yatirirsak hemen çikarmis biz ne bilelim hastane yapiyo saniyoruz sonunda bi hemsire agladigima dayanamadi yolunu gösterdi allah ondan razi olsun kemoterapiler basladi gecikmeli oldu ama bunada sükrettik babam kemoterapiler sirasinda bile kilo aldi çok iyiydi annem kardeslerim üzerine titriyorduk artik babam kanseri yenmisti kontrollerin birinde babama böbrekte küçük bi kitle görünüyo kemoterapi almak istermisin diye sorulmusya gerekliyse sen karar vereceksin hastaya niye soruyosun sonunda onun içinde kemoterapi aldi ama sanirim geç kalinmisti daha sonra babama genel muayene ve tetkiklerde çok iyisin 3 ay sonra gel denildi ama babam hizla kilo kaybetti afyonda tekrar üniversite hastanesine gittik böbrekte kitle var ameliyat denildi ameliyata alindi ama kitle alinmadan tekrar kapatildi çok yayildigini ameliyat olamayacagini söylediler ankarada ibrahim güllü diye 1 doktor var ona götürün dediler götürdük sutent diye bi ilaç belki fayda edebilir dediler ama malesef biz babama o ilaci almak için rapor sadece medikal onkoloji olan yerler yazabiliyomus çikartamadik çünkü artik yola çikacak hali kalmamisti hastanelerden sira almak çok zor artik her yerine yayildi su anda eridi bitti bir deri bir kemik hiç bir sey yiyemiyo bizde elimiz kolumuz bagli ölümünü bekliyoruz kardeslerim su anda hastanede agir depresyondan yatiyo annemin psikolojisi bozuldu beni saymiyorum kizginim en basta babama sigaralari sinirsizca içti kizginim baska ülkelerin almadigi hormonlu sebze ve meyveleri bize yedirenlere kizginim saglik bakanligina kizginim hersey para diyen doktorlara kizginim bunlari bile bile hala sigara içenlere allahtan tek dilegim var kanser olmadan önce ülkemizde kansere yakalanmamak için tedbirlerin alinmasi bizimle ayni kaderi paylasan her kese allahtan sabir ve metanet diliyorum

anneanne


Bundan tam 1 sene önceydi ailemden uzakta okudugum için benden gizlemislerdi yarim yamalak ananen hasta gibisinden sözler.. hayatimin en zor günlerini geçiriyordum birakip gidemeyecegim sinavlarim bir yanda ne oldugunu bilmedigimiz bi hastalik adiyla ailemin perisan olusu bir yanda..bende tipik bir memur ve çekirdek aile çocugu gibi büyüdüm beni ananem büyüttü..sonra çekirdek ailemin dagilmasiyla babasiz sadece emekli bir anne anane ve büyükbaba üçgeninde yasamaya devam ediyordum ailemden çok uzak bir memlekette mühendislik okuyordum yurtta kaliyordum ve çok yalnizdim,önce karin zari kanseri dediler 3 ay ömrü var yada yok dediler herkes perisandi Türkiye'nin en büyük fakültelerinden biri olan Ankara Üniversitesinde yanlis teshisle ameliyata girmek üzereyken ALI AYHAN adindaki mucize adam kesfedildi..Bu adin yüzlerce insan ve ailesi için ne anlam ifade ettigini ancak yine bunu yasayanlar bilir 68 yasindaki hayatta herseyimi borçlu oldugum ölümle adlarini yanyana koyamadigim ananem over kanseriydi ileri bir safha..önce ameliyat,ardindan kemoterapiler..ilk 6 kür pek faydali olmamis,ikinci 6 kürlük kemoterapi..dün en son kontrolüne gittiginde sanirim kanseri bilmeden kanseri yendi..bunun nasil bir süreç oldugunu burda en mucizevi kelimelerle anlatsamda sadece ne yazikki "yasayanlar" bilebilir,gördükleri rüyalarindan yanaklari islak uyananlar,bi anda aglama krizine tutulanlar,gerçegi sonuna kadar kavramaktan korkanlar anlar..haberler geliyordu yan yataktaki hasta...inanmak..belki birkaç gün önce gözlerine bakip geçmis olsun dedigimiz insanlar bir sonraki gelisimizde...los karanlik onkoloji koridorlari..her beyaz önlüklünün agzindan dökülenlere pür dikkat odaklanmak..doktor olamadigim için kendimi affetmeyecegim zamanlar..kollari,damar yolu açilamadigi zamanlardaki o acilar..kan alinmasi lazim ama damar görünmüyor..kemoterapi sonrasi çektigi acilar..ben dayanamazdim..onun gücüne ona öyle hayranimki..geceleri horladigi için Allah'a nasil sükrederek uyudugumu,bana ne oluyor diye sordugunda yalanlarin arkasina siginirken keskin zekice bakislarindan nasil kaçtigimi nasil anlatabilirim..simdi sorarimböyle bir hikaye nasil anlatilir ki yasamadan bu çekilenleri kim hissedebilirki..çok zor günlerdi,dün ilaçli tomografi ve muayeneler normal çikti..hani elimden gelse aldigi nefesi kontrol edecegim,ve en korkuncu kemoterapi görürken yakalandigi gripler..insanlarin merakla eve dolusup umarsizca dikkatsizce maske takmadan ona yaklasmalari..misafire ne denebilirki..ayip..gerçekten ne kadari bitti bilemiyorum ama ben yine uykusunda onu kontrol edecegim,yine ALI AYHAN adini yüregimde farkli bir minnetle anacagim.O BÜYÜK BIR ANANE KURTARICISI..kendini doktordan sayan o kadar zavalli o adam hala hayattayken bir kere onun elini öpsünler bir kere sifa dagitmanin ne ulu bir vazife oldugu kavrayabilsinler..hikayemi burada noktalarken benim gibi,bizim ailemiz gibi kaç ates düstügünü bilmedigim yuvalara selam olsun,Allah sabir versin ,güç versin,lütfen hiç yikilmadan direnin,savasin,ama bu dünyada eger kanserden daha güçlü birsey varsa bu sadece ve sadece SEVGI'dir..Basindan sonuna kadar yasadigim bu kanser dolu saatler ondan daha güçlü olan tek seyin dupduru bir sevgi oldugunu gösterdi..eger kanser olan çok sevdiginiz biriyse sevginizi öyle bir sunun ki ona mucizeye inanacaksiniz.

mücadeleye devam


Benim hikayem bir buçuk yıl öncesinde koltuk altımda bezeyi fark etmemle başladı. Çok şükür hem ben hem de eşim titiz insanlarız hemen aile akrabamız olan bir cerraha gittik. Filmler ve parçalar sonucunda gerçek bana söylendi , ben meme kanseri olmuştum. Ama erken evrede yakalandığı ve tedavisinin olduğu söylendi.
Kanser olduğunu duymak garip bir his. Önce aklıma çocuklarım geldi. Üniversiteye giden oğlum, kızımım bir an için sanki geleceklerini göremeyecek gibi oldum. Sanki şaka gibiydi. Bir ay içinde göğüsüm alınmıştı zaten. Sonra kemoterapiler,radyoterapiler. En çok saçlarımın dökülmesine üzülmüştü. Saçlarım tutam tutam ellerimde kaldığında hislerimi anlatmak burda çok zor. Bir göğüsümün olmaması garip bir duyguydu. Budanmış bir ağaç gibiydim.
Neyseki şimdi tüm kontrollerim iyi gidiyor. Mamaografi,ultrason, Ca 15.3 herşey çok güzel. Şimdi eşimle sanki yeni bir hayat başladık. Çünkü tedavi aşamasıdna yaşadıklarımız yenilir yutulu zorluklar değildi. Bu dönemde bence tek kazanımım eşim oldu. Bu zorlukta bile hep dimdik durdu. Bende ona tutundum.
Yani mücadeleye devam...

Annem


Merhaba
Konu kanser hastalarının gerçek hikayeleri. Ama benim annem vefat edeli 2 ay olduğu için onun hikayesini ben yazmak istedim.
Annem çok mutlu ve sağlıklı geçen 57 yıl sonrasında beyin kanserine yakalandı. Bunu ilk öğrendiğimizde aileden hiçbirimiz inanmadık. Çünkü annemin böyle bir şeyle karşılaşma ihtimali olamaz diyorduk. Hayatı boyunca hiç kimseyi kırmamış birinin beyin kanseri olması hele ki en kötü tipine yakalanmasını bir türlü kabullenemiyorduk. Herkesin annesi kıymetli tabi, herkesin annesi kendisine güzel. Ama inanmayacaksınız annem o kadar iyi kalpliydi ki mahallede tanıyan herkes ona anne derdi. Gerçi bunları yazmak bana çok zor geliyor şimdi o yüzden hemen konuya geçeceğim.
Annemin beyin kanserini olduğunu öğrenince yakındaki devlet hastanesine başvurduk hemen. Onkoloji bölümü olan bir hastane şimdi adını vermeyeceğim. Annemin o hastane de yavaş yavaş öldüğüne tanıklık ettim. Annemin hastalığı Gliablastome idi. Çok araştırdım kendi imkanlarıma ama dünyada bile çaresi yok. Hala bunun başımıza geldiğine inanamıyorum. Ama devlet hastanesinde annem son zamanlarını ilgisizlik nedeniyle hiçte kolay geçirmedi. İnanmayacaksınız ama gelemeyn doktor iğne yapmak için bile nazlanan hemşirelere biz çıldırıyorken annem evladım işleri vardır diye koruyordu. Annem daha fazlasını hak etmişti. Hayatı boyunca mücadele eden o kadının çaresizce ellerimizden kaydığını görmek bende derin yaralar açtı.
Radyoterapi süresince her gün onunla hastaneye gittim. O cihazın olduğu odaya girdiğinde her seferinde ağladım her seferinde tuvaletlere gidip yüzümü yıkadım. O pislik içindeki tuvaletlere...Ama annemin yüzüne hep güldüm. hiç beni ağlarken görmedi.Annemin artık hiç bir yeri tutmazken polikliniklerde bekledik. Acilde bir umutla filmlerini gösterdik. Her filme bakan doktorun yüzündeki o umutsuz ifadeden nefret ettim.
Bunları neden yazdığımı bilmiyorum. Artık annemi hiç bir şey geri getiremez. Tek söylemek istediğim , hatta dünyaya haykırmak istediğim annemin bunu hak etmemiş olması. Her şeyin çok farklı olmasını isterdim

Annem ve Ben




Merhaba, Ben Günes TENES, 44 yasindayim evliyim ve 17 yasinda bir oglum var. Benim hikayem 2006 yilinin Haziran ayinda, yani 20 yil çalistigim bankadan emekli olmamdan 2 sene sonra basladi. Bes yildir sürekli kontrol ettirdigim fibrokistlerimin ne zaman basima is açacagini düsünüp dururdum. Düsüne düsüne de oldu zaten veya iyi ki düsünmüsüm de yakalamisim. Nisan 2006 yilindaki rutin kontrollerimde radyolog "problem yok ama keske eski çekimlerinizi de getirseydiniz" dedi ve beni 6 ay sonra kontrole çagirdi. Ama bu cümle benim septikligim ile de birlesince kontrol için 6 ayi beklemeden 2 ay sonra kendi basima USG çektirmeye gitmeme neden oldu. Bir saat sonra da disçi randevum vardi. Radyolog çekime basladi, iki dakika sonra sürekli yüzüne baktigim için bir terslik oldugunu anladim.Bana gögsümde 1 cm lik bir kitle oldugunu ve pek de hos görünmedigini söyledi. "KANSER mi? " diye sordum."Büyük bir ihtimalle " dedi.
Oradan çiktim arabama binip bir sigara yaktim teybe o gün aldigim Volkan Konak kasetini taktim ve disçiye gitmek üzere yola çiktim. Kasetin ilk sarkisi Kazim Koyuncu'ya itafen yazilan Gardas sarkisiydi. Nasil da uymustu o atmosfere. Ama o günden sonra o sarkiyi bir yil kadar dinleyemedim. Artik dinliyorum. Tam bir soktaydim! Disçide dört adet disimin kesimi yapildi. Sanki hiçbir sey olmamis gibiydi. Sadece Izmir'de oturan kiz kardesimi arayip meme kanseri oldugumu söyledim. Ayni günün aksami muazzam bir telefon trafigi ile ameliyati yapacak olan genel cerrahimi ayarlamistim bile ama ne esime, ne ogluma, ne de anneme hiç bir sey söylememistim. Ertesi gün uyandigimda bir gün öncenin rüya oldugunu düsündüm ama elimi gögsüme götürüp kitleyi fark ettigim zaman rüya olmadigini anladim. Sadece öyle olmasini diliyordum. Ayni gün hastaneye gittim,malum arastirmalar kemik sintigrafisi, mamografi ve igne biyopsisi yapildi.O gün de kimseye bir sey söylemedim. Ama artik söylemek gerekiyordu. Bir gün sonra biyopsi sonucum çikti. Veeee kanser tescillendi.
Esimi ve o zaman 15 yasinda olan oglumu karsima alarak "BEN MEME KANSERIYIM" dedim. Oglum Ülkem "TAMAM TEDAVI OLURSUN GEÇER BEN DAHA ÖNEMLI BIR SEY ZANNETMISTIM" dedi. Esim ise bir süre bakakaldi ne oldugunu anlamaya çalisir gibi, daha sonra da oglum odadan çikinca aglamaya basladi. Ben hemen itiraz ettim , su anda en son ihtiyacim olan sey etrafimda aglayan insanlardi, hepimiz savasçi bir ruhla dimdik ayakta olacak ve savasacaktik. Öyle de oldu zaten. Hemen kiz kardesim geldi beraberce anneme söyledik. Annem kabul edemedi tabi, tansiyonu firladi ve aglamaya basladi. Ayni sözlerle onu da susturdum ve benim bademcik ameliyati olacakmis gibi davrandigimi görünce onun da içi rahatladi morali düzeldi. Isin zor bir kismini daha halletmistik. Sonrasi malum 2 gün içinde ameliyat oldum. Ameliyat sonrasi doktorum tümörümün 1 cm oldugunu , ameliyat sirasinda yapilan frozen yöntemi patoloji ile lenflerimin temiz oldugunun görülüp lenfleri almadiklarini ve tümörü temizleyerek parsiyel mastektomi yaptiklarini sonuç olarak sadece RT görmem gerektigini söyledi. Ama yine asil patoloji beklenecekti. Bes gün sonra patoloji çikti. Evet T1M0NO , Evre I, invaziv duktal karsinom GRADE III meme kanseriydim.Ama CERB-2 pozitif çikmasi tümörün agresifliginin ölçütü oldugu için kemoterapi görmem gerekiyordu.Haydiiiii bu da nereden çikti! Son 25 senedir büyük bir özenle baktigim, röflesinin tonunu bile degistirmedigim, berber ucundan 1 cm fazla kestigi zaman meydan muharebesi çikarttigim uzun sari saçlarim da gidecek yani. AMA KUYRUGU DIK TUTMAK LAZIM! Ne yapalim bir gol yemistik ama maç daha bitmemisti. Bir gol de biz atabilirdik. Bedeli ne olursa olsun!
Simdi sira KT'ye gelmisti. Eeeeee! onkolog bulmak gerekiyordu.Ama her seyin en derin arastirmasini yapma hastaligi olan ben bunun da suyunu çikardim. Dalinda en iyi oldugu söylenen bes doktordan randevu aldim ve sirayla hepsine gittim. Bu arada da internet arastirmalari tam gaz devam ediyordu, günde yaklasik 5-6saat arastiriyorum. Sonunda gittigim doktorlardan dördü CERB-2(yani HER_2) tahlilim pozitif çiktigi halde HERCEPTIN adli ilaci lenf negatif oldugu için kullanmaya gerek olmadigini söyledi. Ama bir tanesi sigorta olarak kullanacagim dedi. Bak yine KAFAM KARISTI. Hangisi dogruyu yapiyor.? "Hadi biraz da yurt disi protokoleri nasil ona bakalim" dedim ve arastirmaya basladim. Sonunda MD Anderson Hastahanesi'nden Dr Banu ARUN ile baglanti kurup fikirlerini aldim. Sogolsun bana çok yardimci oldu. Amerika protokolünün de HERCEPTIN kullanilmasi yönünde oldugunu ögrendigim an ben de onkologumda karar kilmistim. Herceptin kullanalim diyen ve iyiki tanidim diye kendimi sansli saydigim onkologuma karar verdim iyi ki de vermisim. Bu kismi bu kadar uzun anlatmamin nedeni, bence hiçbir zaman tek doktorla tedavi karari verilmemeli bence, hele de konu KANSER olunca. Ve KT basladi 4 kür AC ve 12 kür HERCEPTIN+TAXOL uygulandi.1. Kürden 15 gün sonra saçlarimi kisacik kestirdim, 4 hafta sonra ise usturaya vurdurdum. Hiç de fena olmadi .Yaz günü de çok rahat oldu. Bu arada meme ameliyatim sirasinda çekilen filmlerde böbrekte kortikal bir kist görülmüs ama hastane ürologu önemli olmadigini tedaviler bittikten sonra bir film daha çekilip bakilabilecegini söylemisti. KT bitmesine 2 hafta kala kafam buna takildi. "dur bakalim bu kisti çok ihmal ettik ne yapiyor acaba diye ürologa gittim.O da "çok önemli bir seye benzemiyor ama anladigim kadariyla sen takilmissin bir MR çekelim bari" dedi.
Sonuç ne çikti biliyormusunuz?. Böbregimde primer tümör olarak 2 cm lik böbrek kanseri. Literatürde bile meme kanseri ve böbrek kanseri birlikteligi o kadar enderdi ki, o nedenle tetkiklerim Çapa Tip Fakültesi'nde radyolog konsültasyonuna girdi. Eeeee simdi ne olacakti KT bitmemis, böbrekteki tümörün acilen alinmasi gerekiyor ve bu arada bir de meme için 33 seans RT olacak. Haydi onlari siraya koyduk önce KT bitirdik, kan degerlerim normal oldugu için bir hafta sonra böbrek ameliyatimi oldum, (çok zor bir ameliyatti, böbrege ulasmak için vücudu ayakta tutan kaslarin kesilmesi sonucu uzun bir süre dik yürümek hayal oluyor) ameliyattan 20 gün sonra da 33 seans meme RT aldim. Veeeeeeeee o da bitti. Tedavim biter bitmez hazir esim de isten çikartilmisken Istanbul'u terk edip Izmir'e tasinip yeni bir baslangiç yaptik. 1,5 yildir Izmir'de yasiyorum 3 aylik kontrollerim bitti, 6 aylik kontrollerim için Istanbul'a gidip geliyorum.Tedavi sonunda kel kafali, sis suratli ve 17 kg olarak 81 kg'lik bir top gibi olmustum. Simdi daha iyiyim sislerim indi, saçlarim omuzlarima kadar uzadi (renkleri de kahverengi, laf aramizda koyu renk saç daha genç gösteriyormus iyi ki hastalanmisim yoksa ömür boyu sarisin kalacaktim) ve 68 kg indim. Hastaligim sirasinda sadece bir kez agladim o da sevgili Sibel KALAYCI'nin Kansere Gülümsemek adli kitabinin 128-129.cu sayfalarini okurken oldu . O sayfalarda hala kurumus gözyasim vardir. Tedavi sirasinda tuttugum günlügümü hala okuyamiyorum, ama bir gün okuyacagim. IKI KANSERIMI DE GELDIKLERI GIBI GERI GÖNDERDIM ÖNCE ALLAHIN SONRA DOKTORUMUN SAYESINDE, BIR DAHA GERI GELIRLERSE DE KAPIYI AÇMAYACAGIM. Artik uzun vadeli planlar yapmiyorum günlük yasiyorum. Bu hastalik bana sunu ögretti "HAYAT, BIZ BASKA PLANLAR YAPARKEN BASIMIZA GELENDIR". Bunun en iyi ikinci örnegini nasil yasadim biliyormusunuz dostlar? Agustos ayinin basinda Istanbul' da beraber oturan annem, erkek kardesim, esi ve iki çocugunu Izmir'e yanimiza tasimaya karar verdigimiz zaman.
Esyalari Izmir'e gönderdikten sonra biz de tam yola çikmak üzereyken annemin 1 ay önceden alinmis tiroid USG'sini çektirip öyle gidelim dedik. Iyiki de çektirmisiz. Canim annemin küçük hücreli akciger CA oldugunu ögrendik. 15 sene önce babami da ayni hastaliktan 1 hafta içinde kaybetmistik. Annem benim hastaligimi ögrendigi zaman "ALLAHIM BU HASTALIGI KIZIMA VERECEGINE BANA VERSEYDIN" diye dua edip durmustu, böyle yapma dedigimiz halde. Sonunda 2 sene sonra hem de en zor cinsinden bir hastaligi musallat etmisti kendine. Kendisinden hiç saklayamadik ayni gün ögrendi ve ne kadar zor bir çesidi oldugunu bildigi halde tevekkülle karsiladi. Ben Istanbul'da kalmayi önerdim çünkü kendi onkologuma götürecektim. Ama o" hayir ne kadar ömrüm varsa Izmir'de bütün çocuklarimla bir arada geçirmek istiyorum" dedi. Hemen ayni gün doktora gidilip istenilen tahlilleri yaptirdik. Doktor akciger tomografisine bakar bakmaz hücre tipinin küçük hücreli oldugunu bile anladi.Ama yine biyopsi yapildi. Sonuç ayni. 3 gün sonra acilen CARBOPLATIN-ETIPOSIDE kemosuna baslandi. Çekilen PET CT de uzak metastaz yoktu sadece yaygin lenf metastazi vardi. Ama annemin yasi(72) ve yaygin lenf metastazi doktoru tedirgin etti tabi ama elimizden geleni yapacagiz dedi. 4 kür KT gördü. Kemoterapiler çok rahat geçti 21 günde bir esimle beraber annemi arabanin arka koltugunu yatak yaparak Istanbul'a götürüp getirdik.Bu arada hem kendi, hem de annemin hastaliginda her an benim yanimda tam destegiyle duran ESIME ne kadar tesekkür etsem azdir. Annem Izmir'de çok mutlu hepimiz bir aradayiz günümüzün en az 12 saati birlikte geçiyor. Onun istedigi de bu zaten. RTde bitti 2 ay sonra kontrolumuz var. Kader ne kadar ilginç degil mi?Annem ve ben ayni doktorda, ayni hastaliktan ve ayni zamanda. Istatistiklere bakilirsa annemle ilgili yenilecek gibi duruyoruz.Ama hiç belli olmaz.Son sözü ALLAH söyler her zaman. ALLAH HEPIMIZIN YARDIMCISI OLSUN......... Tarih 30.1.2009

Terry Fox'un Hayat Hikayesi

Kendisini kimse göremesin diye ilk koşusuna karanlıkta çıktı. Öğretmeni Bobby McGill’in onu daha görmeden, dikkatini ilk çeken koşu esnasında biri sağlam, diğeri takma olan bacaklarının çıkardığı ses olmuştu. Karanlıkta, garip bir ses eşliğinde koşan bu genç Terry Fox’tu.
Kanadalı Terry Fox, bacağına kemik kanseri (osteosarkom) teşhisi konulduğunda 18 yaşındaydı. Hastalığı sırasında kanserinin yol açtığı acıyı ve çaresizliği yaşayınca kanser araştırmalarının önemini anladı. Hastalığının ilerlemesini engellemek amacıyla dizinin 15 santimetre üzerinden bacağı kesildiğinde, kanser araştırmalarına destek sağlamak için koşmanın hayalini kurmaya başladı. Ameliyatından iki yıl sonra “Umut Maratonu” adını verdiği koşu için hazırlanmaya başladı. Bu hazırlık 5.000 kilometreden fazla koşmasını gerektirdi.
“Acılar son bulmalı”Terry Fox, kendi çabalarının küçük kalabileceğinin bilincindeydi ama mucizelere inanıyordu. Şöyle diyordu; “Ben bir hayalperest değilim, kanserin kesin tedavisini bulacağımı da söylemiyorum, ancak acılar son bulmalı. Mucizelere inanıyorum.”. Bu azim, Kanada Kanser Cemiyeti’nden “Umut Maratonu” için destek almasını sağladı. Her Kanada vatandaşının 1 dolar vermesi, kanser araştırmaları için 23 milyon dolar eder düşüncesiyle 12 Nisan 1980’de Kanada St.John’da takma bacağını Atlantik Okyanusu’nda ıslatarak koşusuna başladı. O günden itibaren 143 gün boyunca günde 42 kilometre koştu.
“Savaşacağım”
1 Eylül 1980’de Ontario, Thunder Bay yakınlarında 5.373 kilometreyi koşarken hastalığının akciğere yayılmış olması sebebiyle koşuyu bırakıp, hastaneye yatmak zorunda kaldı. Hastanedeyken “Elimden gelenin en iyisini yapacağım ve savaşacağım” sözünü verdi. Ertesi gün Four Seasons oteller zincirinin Genel Müdürü Isadore Sharp’tan kendisine bir telgraf geldi. Sharp’ın telgrafında “Sizin başlattığınız bu rüya gerçekleşene ve kansere çare bulunana kadar durmayacağız” yazıyordu. 9 Eylül 1980’de CTV televizyonu 5 saat içinde 10 milyon dolar toplayarak Fox’a destek sağladı.
Kanada kamuoyunda büyük ilgi gören Terry Fox, kendi eyaleti olan British Columbia’da “Order of Canada” ve“Order of Dogwood” ödüllerine, Amerikan Kanser Cemiyeti’nin “The Sword of Hope”, Kanada Spor Editörleri Birliği’nin “Lou Marsh Atletik Başarı Ödülü” ve basın mensuplarının verdiği “Kanada’da Yılın Vatandaşı” ödülüne layık görüldü. 1 Şubat 1981’de Kanada’da sağlanan gelir 24.1 milyon vatandaş için 24.1 milyon dolar olmuş ve her Kanadalıdan 1 dolar düşüncesi gerçekleşmişti.
Terry Fox 28 Haziran 1981’de hastalığa yenik düşerek hayatını kaybetti. Adı, rüyası ve hedefleriyle ölümsüzleşen Terry Fox’un anısına dağlara, yollara ismi verildi, heykelleri dikildi ve burslar düzenlendi. 13 Eylül 1981’de Kanada ve dünyada 760 yerde Terry Fox koşusu düzenlendi. 300.000 kişinin katıldığı bu koşularda 3.5 milyon dolar toplandı. Gelirler Kanada Kanser Enstitüsü’ne verildi.
“Terry Fox Vakfı”1988 yılında Terry Fox Vakfı kuruldu. Her yıl dünyada çok sayıda ülkede 500’e yakın yerde, yarış amaçlı olmayan, bisikletle dahi katılınabilen koşular düzenleniyor. Terry Fox koşularında bugüne kadar 300 milyon dolardan fazla gelir elde edildi. Yalnızca 2004 yılında, 51 ülkede 4133 yerde yüz binlerce kişi Terry Fox koşusuna katıldı. Onun öyküsü sadece Kanada’da değil dünyanın hemen her ülkesinde bilinir oldu. Milyonlarca insan onun sayesinde umutsuzluğun değil umudun kanserle savaşta birinci ilke olduğunu öğrendi. Sağlanan gelirlerle önemli kanser araştırmalarına destek verildi.
Türkiye’de Terry Fox Koşuları 1993’ten beri düzenlenmektedir. 1995 yılından beri Kanada Büyükelçiliği ve Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu işbirliği ile gerçekleştirilmektedir. Elde edilen tüm gelir Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’na bağışlanmakta ve Türkiye’deki kanser araştırmalarına destek sağlamaktadır. Terry Fox, hastalığa yenik düşmüş olsa da rüyası Umut Maratonları’nda devam etmektedir.

Kansere yenilmedi diğerlerini de cesaretlendiriyor


Bursa'da 5 yıl önce meme kanseri olduğunu öğrenen, daha sonra kemiklerine de sıçrayan tümöre aldırmayan kadın, şimdi bir yandan da başkalarına da moral veriyor...

Bursa'da 5 yıl önce meme kanseri olduğunu öğrenen, daha sonra kemiklerine de sıçrayan tümöre aldırmayan kadın, şimdi bir yandan hastalığına karşı amansız bir mücadele verirken, öte yandan diğer kanser hastalarına moral vermeye çalışıyor.
Elif Gül (47), yaptığı açıklamada, meme kanserinin başta ayak kemikleri olmak üzere vücudunun değişik yerlerine sıçradığını, uzunca bir süre kemoterapi gördüğünü belirtti.
Hastalığının ilk dönemlerinde çok gözyaşı döktüğünü, hıçkırıklara boğularak ağladığını dile getiren Gül, ancak daha sonra üzülmek yerine, kanserle savaşmayı tercih ettiğini vurguladı.
Gül, hastalıkla mücadele etmeye karar vermesinde, kemoterapi görürken oğlunun, ''Anne sakın beni yalnız bırakma'' sözünün çok etkili olduğuna işaret ederek, moral ve motivasyonunun yükselmesiyle hem bedensel hem de zihinsel olarak kendini daha iyi hissetmeye başladığını söyledi.
Doktoru İbrahim Yıldırım'ın bu süreçte kendisine büyük destek verdiğine değinen Gül, ayrıca Bursa Ali Osman Sönmez (AOS) Onkoloji Hastanesi Başhekimi Fevzi Harorlu başta olmak üzere, tüm hastane çalışanlarının da desteğini gördüğünü bildirdi.
Kanser hastası olduğunu öğrendikten sonra tanıştığı, aynı hastalıkla mücadele eden 72 arkadaşının şu anda hayatta olmadığını, bunun üzüntüsünü yaşadığını ifade eden Gül, ''Yaşamını yitiren arkadaşlarıma çok üzülüyorum ama bu beni umutsuzluğa sevk etmiyor. Zaman zaman odama kapanıp ağlıyorum ama tamamen kendimi kapatmıyorum'' dedi.
Gül, eski milli kayakçı olduğunu, takı yaptığını, şu anda kayak antrenörlüğü ve resmi müsabakalarda hakemlik görevleri de üstlendiğini ifade ederek, erken yatıp sabah çok erken kalktığını, hayatı dolu dolu yaşamak için yoğun çaba harcadığını anlattı.
Hastalığı sayesinde hayata adeta dört elle sarıldığını dile getiren Gül, şunları söyledi:
''Annem, babam ve dostlarımla daha sık görüşüyorum. Eşime ve çocuklarıma daha fazla zaman ayırmaya başladım, bu nedenle bana böyle bir hastalık verdiği için Allah'a şükrediyorum. Vücudumdaki kanser 4. evrede, ama ben kanserden ölmeyeceğime inanıyorum. Trafik kazasında veya kayak yaparken düşüp kafamı kırarak ölebilirim. Belki ölümüm kalp krizinden de olabilir, ancak kanserden ölmek istemiyorum.''
''PATLICAN YEMEĞİ YİYEBİLMEK İÇİN ALLAH'A DUA ETTİM''
Elif Gül, tedavi sürecinde, özellikle kemoterapi sırasında çok acılar çektiğini ifade ederek, yemek yiyemediği dönemlerde en çok patlıcan yemeğini özlediğini belirtti.
Tedavi sürecinde sadece birkaç kaşık makarna yiyebildiğini anlatan gül, ''Odama kapanıp patlıcan yemeği yiyebilmek için Allah'a dua ettim. Şimdi çok şükür her yemeği yiyebiliyorum, yürüyebiliyorum, koşabiliyorum ve en önemlisi çevremdeki diğer hastalara umut verebiliyorum'' diye konuştu.
Bursa AOS Onkoloji Hastanesi'nde görevli Dr. İbrahim Yıldırım ise tedavi sürecinde hastalara öncelikle umutlarını yitirmemelerini önerdiklerini, Elif Gül'ün bu öneriyi en iyi uygulayan hastalarının başında geldiğini belirtti.
''ELİF GÜL, KENDİ KENDİNİ TEDAVİ EDİYOR''
5 yıldır kanser hastası olan Elif Gül'ün hayata bağlanmasını diğer hastalara da örnek olarak gösterdiklerini ifade eden Yıldırım, ''Kanser zor bir hastalık, ancak Elif Gül onunla çok iyi baş etmesini biliyor. Tedavi sürecinde doktorların rolü vardır ama önemli olan hastanın tavrı. Elif Gül'ün adeta kendi kendini tedavi ettiğini söyleyebilirim'' dedi.
Başhekim Yardımcısı Sunay Sözmen de hastanelerine 5 yıl önce gelen, bugün neredeyse mesai arkadaşları gibi olan Elif Gül'ün kanserle ilgili her türlü etkinlikte yanlarında yer aldığını belirtti. Sözmen, ''Hastane olarak düzenlediğimiz her türlü etkinlikte kendisi mutlaka yer alıyor. Biz hekimlerle birlikte koroda şarkı söylüyor, seminer ve toplantılarda konuşmalar yapıyor. O artık hastamız değil, mesai arkadaşımız'' diye konuştu.
Başhekim Fevzi Harorlu ise Elif Gül'ün hastanede neredeyse doktorlardan daha fazla tanınan bir sima haline geldiğini bildirdi.
Gül'ü tüm hastane personelinin çok sevdiğini dile getiren Harorlu, ''Elif Gül, hastanede yatan hastalara yardım ediyor, onlarla dertleşiyor. En önemlisi de onlara hastalığı yenebileceklerini anlatıyor. Bu da bizim işimizi kolaylaştırıyor doğrusu. O bizim sembolümüz'' dedi.
AA

Bir meme kanseri hastası anlatıyor

Muhabir Deborah Charles, annesini ve anneannesini de kaybettiği meme kanserine yakalandığını geçen kasımda öğrendi. Gazeteci kimliği burada da devreye girdi, Charles tedavi sürecinin her anını kaleme aldı

REUTERS - WASHINGTON - "Bir gazeteci olarak, herhangi bir konunun derinliğine nasıl ineceğimi, ne tür sorularla meseleyi kavrayacağımı biliyorum. Ama bu becerimi, beni öldürebilecek bir hastalığı anlamakta kullanmam gerekeceğini bilemezdim. Meme kanseri olduğumu öğrendiğimde hastalık hakkında her şeyi bilirsem, en akıllıca kararları alabileceğimi düşündüm." Sözlerin sahibi 17 yıldır Reuters için çalışan, 42 yaşındaki muhabir Deborah Charles. Arjantin'den Kanada'ya, Tayland'dan Beyaz Saray'a farklı noktalardan haber geçen deneyimli gazeteci, aynı zamanda aktif bir bisikletçi ve sporcu. Charles, geçen kasımda hastalığını öğrendi. Yeni tamamladığı tedavi süresince yaşadıklarını hem kendisi hem de eşi kaleme aldı.
'Ölmek istemiyordum'
Annesi ve anneannesini meme kanserinden kaybeden gazeteci, doktorun "'Infiltrating ductal carcinoma'nız var" sözlerinin ne anlama geldiğini çok iyi anlamış: "Kansersiniz!" Haberi soğukkanlı bir şekilde karşıladığını anlatıyor: "Duygusuzlaştım ve gazeteci kimliğime bürünüp doktoru 45 dakika boyunca sonuçlar ve tedavi alternatifleri üzerine sorguya çektim. Teşhisin kötülüğü o gün, 6 Kasım 2006'da hastaneden çıkıp eve girdiğimizde kendini hissettirdi. Eşimle bir şişe kırmızı şarap açıp haberi sindirmeye çalıştık. 41 yaşında genç ve zindeydim. Klimanjaro'ya tırmanmıştım, düzenli egzersiz yapıyordum, hırslı bir bisikletçiydim. Ölmek istemiyordum..." 15 yıl önce, 51 yaşındaki annesini ve sonra anneannesini böyle kaybeden Charles annesinin hemşiresinin uyarısı üzerine kansere karşı hep uyanık olduğunu anlatıyor. Geçen aralık, ocak ve şubatta birer operasyon geçirmiş. Dört kere de kemoterapiden geçmiş. "Saçlarımın tamamını kaybettim, tükenmiştim. Tat alma yeteneğim yok oldu, üstelik odamdaki masada bir düzine ilaç şişesi duruyor. Ama hayattayım. Daha uzun bir süre da yaşamayı planlıyorum" diye yazan Charles, tedavi şekli konusunda da seçenekler almış, seçim yapma şansına sahip olmuş. Kanser konusuna hâkim olmaya başladıkça, tedavi seçeneklerine de kendisinin karar verdiğini anlatıyor Charles: "Lümpektomiyle kanserli hücreyi aldırıp mememin korunmasını sağlayabilirdim. Ancak bu kanserden arınmam için yeterli olmayınca, mastektomi yapılmasına karar verdik. O zaman yeni bir meme yaptırmak isteyip istemediğime karar vermem gerekti. Vücudumun başka bölgelerinden alınan dokuyla yeni bir memeye sahip olabilecektim" diyor. Ancak Charles neredeyse bir doktor kadar uzman: "Bir sporcu olarak, vücudun bir yerinden doku alınmasının, kan tedariki için gerekli kasların yerlerinin değiştirilmesi anlamına geldiğini biliyordum. Buna gerek duyulmayan yeni, daha kompleks bir ameliyat için uygun bulundum. Bu işlemde plastik cerrah kalçadan aldığı dokuyu, karından aldığı deri ve kan damarlarını kullanarak yeni bir meme yapıyor ve kan tedariğini tekrar sağlamak için de mikrovasküler teknikleri kullanıyor."
'Kontrolü ele geçirdim'
Charles hastalıkla ilgili araştırmalarını sürdürüp bu kez kemoterapi kararını kendisi almış. "Kararlar bitmedi. Ama en önemli kararın tedavinin kontrolünü ele geçirmek olduğunu anladım" diyor. Charles, kel bir kadın olmanın o kadar da kötü olmadığını düşünüyor: "Saçlarımı ilk kaybettiğim günlerde, havaalanına gitmiştim. Başımda kel olduğumu fark ettiren bir eşarp vardı. Kendime güvenim tamdı ama insanların tepkisini de merak ediyordum. Daima aksi olan güvenlik geçişte bana yardımcı oldu. Uçakta kısa saçlı bir kadın kemoterapi görüp görmediğimi sordu ve kendisinin de kısa süre önce tedavisini tamamladığını anlattı." Eşinin desteğini de asla unutmuyor Charles: "Bazen kadınları kafama, sonra da sezdirmeden mememe bakarken yakalıyorum. Saçlarım dökülmeye başladığında kazıtmaya karar verdim. Eşim de bana destek oldu, saçlarını kazıttı. Bu anı şölene çevirdik. Müzik ve şarap eşliğinde saçlarımızın yere düşüşünü izledik, fotoğrafladık! Değişik eşarplar, dikkat dağıtacak büyük küpeler taktım. Ama yine de saçlarımın tekrar çıkacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum!"